Bu Blogda Ara

25 Şubat 2016 Perşembe

GIYBET UYGULAMASI


Sıkı durun büyük bir tehlike var! Bizim kızlarla whatsapp grubu kurduk!!!!

Oldum olası uzak durmaya çalıştım şu grup olaylarından. Çünkü safım biraz bu konuda. Diyelim grupta 5 kişi var. İçlerinden biri yazıyor başlıyoruz onunla konuşmaya. O sırada bizim üç kızın işi var tabii, okuyamıyorlar ve cevap veremiyorlar o sıra. Ayyy ben bir başlıyorum grupta olduğumuzu unutup diğer üçünü çekiştirmeye. Elimde değil çenem durmuyor. Parmaklarıma hakim olamıyorum o sırada.. Yazıp - gönderip sonra kaç defa pişman oldum da o ekrana bakakaldım bir bilseniz... Sonra hangi ifadeyi göndereyim, konuyu nasıl bağlayayım bilemiyorum. Al başına belayı. Allah'tan yeni bir güncelleme geldi de yeni yeni smile ler kazandı durum haznemiz. 
Sonra birde korkuyorum o konuşmaları saklamaktan ben. O grup dışından bir arkadaşımızla buluşacağız mesela.. Telefonuma koruma kalkanı geçiriyorum. Tuvalete giderken bile elimden bırakmıyorum. Çünkü o kişiyi seveyim ya da sevmeyeyim mutlaka arkasından konuşmuşuzdur o kızın. Ben gruptakilerin bile dedikodusunu alenen yaparken o grupta olmayanın hiç şansı yok yani. Kız yazdıklarımı görecekte saçımı başımı yolacak diye çok korkuyorum. Allah'tan henüz başıma gelmedi böyle bir şey. Ama yakındır yani, eminim buna. 
Ayrıca ani çıkışlarım var benim. Eğer canım trip atmak istiyorsa ve o sırada whatsapp grubu online şekilde konuşuyorlarsa hiç birinin şansı yok. Başlıyorum tek tek yazmaya.. "Ya kızlar yazıp yazıp durmayın",    "işim var benim çalışıyorum, siz neden bu kadar boş insanlarsınız",     "heyyy sennn! önce bir yazmayı öğrende gel" falan filan derken kan kusuyorum resmen hepsine.. Kaç tane gruptan " eeeeaaaahhhh yeterr beee bıktım sizden çıkıyorum ben gruptan" diyerek sesli mesaj atıp çıktım bir bilseniz..
Hem yok yere gıybet puanları biriktirip cehenneme olan kapıları sonuna kadar aralamanın anlamı yok yani. Ne laflar dönüyor o kız whatsapp gruplarında bir bilseniz.. Erkeklerinki gibi basit değil kız grupları. Al mesela abinin, sevgilinin, kocanın telefonunu. Gir bak bakim whatsapp gruplarına.. 
- Oğlum akşam halı saha maçı kaça kaçtı, unuttum.
- Beyler akşama toplanıyor muyuz?
- Arkadaşlar kış lastiği takma zorunluluğu ayın kaçında bitiyor...  vs ... vs... vs....

Sonra gir birde kendi whatsapp grubuna bak. Kaynanaya sövmeler mi dersin , kocanla olan yatak odası hikayelerin mi dersin, liseden beri görüşmeyip facebookta full takip ettiğin kıza attığın iftira ve çirkeflikler mi dersin.. Allah'ım resmen kazıyoruz biz dedikoduyu dibine kadar. Gittiğimiz epilasyondan, akşam yemeğinde yediğimiz zıkkıma, ilişki problemlerimizle ve dedikodu kazanımızla resmen bir zaman israfıyız yemin ediyorum ki..
Bak bir de şöyle bir durum var. Bu benim en uyuz olup gıcık kaptığım ama en çok yaptığım şeydir aynı zamanda. Grupta tatlı tatlı konuşuyoruz. Sonra bir dürtü giriyor bana. Gidiyorum gruptan bir tanesine birde özelden yazıp arkasından konuşuyorum. Grupta aynı anda yüzüne gülüp kalpli öpücükler gönderdiğim kızın arka ekranda kendisine b*k kafalı smilecikleri gönderdiğimi bilse ne yapardı acaba bana.. Gerçi eminim onlarda bana aynısını yapıyorlardır. O yüzden pişman değilim bu tutumumdan. Ama özelden konuştuğum o diğer kız konuşmalarımızı screenshots alıyor gibime geliyor bazen, ondan da korkmuyor değilim hani..
Ve istediğim kadar kaçayım. Telefonum yine whatsapp grubu dolu! İş için ayrı.. Bir kız grubum için aydı, diğerleri için ayrı, aile içi ayrı grup.. Birde annem zorla kendi arkadaş gruplarına katmış beni. Akşama kadar yemek tarifleri, örgü desenleri vs. Yemin ederim galerim salak saçma fotoğraflarla dolu. Birde üşeniyorum onları silmeye.. Vallahi çökecek telefon, kasıyor artık doluluktan.
En güzeli eski usül Nokia bir takoz alıp -Alo demek için kullanacaksın telefon olayını. Ama bunu yazarken ben bile güldüm kendime. Neyse.. 
 
Ve şunu da gayet iyi biliyorum. Her kız istediği kadar laf etsin dursun, "hayır! ben öyle biri değilim" diye kendini bu konudan sıyırmaya çalışsın. Hepimiz böyleyiz. Aklımız bu işlere iyi yatıyor. İnkar etmeyelim artık. Şu whatsapp denilen gıybet uygulamasındaki kafalarımızı bir birleştirsek dünyayı ele geçiririz, ben buna cidden inanıyorum. Oradaki ince laf sokmalar, arkadan kuyu kazmalar, konuya hakim şekilde odaklanıp grupça konuşulanlar.. Bunlar küçümsenecek şeyler değil!.
Belki güçlerimizi birleştirsek ve whatsapp grup kızları olarak tek bir gruplaşmada toplansak, yemin ediyorum şu ülkedeki terörmüş, Işidmiş, avrupa birliğiymiş. Hepsini tek gecelik konuşmada çözeriz. 
Yaparız, eminim buna..

























24 Şubat 2016 Çarşamba

Bir Aşk Geçti Kalbimin Sokaklarından..



Ben bir adam sevdim.. Bundan tam bir buçuk yıl önce.. Acı ve yalnızlık içinde kıvranıyorken ikimizde, birbirimizi bulduk.. En güzel ödül olduk birbirimize. Ne aradaki yaş farkına ne mesafelere ne de farklılıklara takıldık..
En kötü anlarımızda hep birbirimize koştuk. En azından ben hep ona koştum.... İlaç oldu bana.. Yarama merhem oldu, sıkıntıma huzur, yok oluşuma varlık, kalbime sevgi, aklıma yoldaş...
Ben bir buçuk yıl yaşadım bu adamı.. Her yüzünü gördüm.. Sinirini bildim, öfkesini gördüm, çocukluklarına şahit oldum, sevebildiginde neler yapabildigini.. herseyini ogrendim..
Yüzünü karış karış ezberledim 14 ayda.. Gözündeki kırmızı noktadan, çenesindeki yarığa kadar.. Güldüğünde gözlerinde oluşan çizgilerden burnundaki yaraya kadar.. Ezberledim tüm yüzünü, incecik dudaklarının sıcaklığına kadar..
Sinirlenince elini kazıyıp dişlemesini, haksızsa eğer ya da barışmaya meyili varsa istemsizce arka arkaya öksürmelerini, hakkı yendiği zaman sol gözünü kısıp burnunun üstünü kaşıyarak kendini sakinleştirmeye çalıştığını, müziğe olan aşkını, hayvanlara karşı olan sevgisini, zor durumda kalan insanlara karşı olan merhametini en iyi ben bilirim..
Kendisi çaresizlikler içinde yüzerken bile başkalarına yardım etmek için nelere koşturduğunu, hayal kırıklıklarını... hepsini bilirim ben..
Tek bir filme, tek bir kitaba, tek bir olaya kapılıp anında o duyguya girdiğini, mutlu aileleri olan arkadaşlarına içten içe özendiğini ama bundan korktugunu, çocukluğuna doymamış olduğu, kaçtığı tüm gerçekleri, kendini insanlara ispat etme çabasını, 80ler amerikan filmi tavırlarını, insanların kahramanı olmayı ne kadar sevdiğini... en iyi ben bilirim..
Trafikte ne kadar sinirli olduğunu, aç kalmaya dayanamadığı, sinirden köpürdüğü zaman olmak istemedigi birine dönüştüğünde bu durumdan nefret ettiğini, iki yastık olmazsa uyuyamadığını, yalnız kalmaktan çok korktuğunu.. en iyi ben bilirim..
En içten, en kaba, en romantik,en sersem hallerini ben bilirim..
Her zaman güleç bir yüzü olmasına rağmen ne zaman içten güldüğünü, ne zaman sahte davrandigini... ben O'nu karış karış bilirim..
Sinirlendigim zaman arkansından o kadar atip tuttum, o kadar boş konustum, o kadar sövdümki.. Ya da O'nu  o kadar çok sinirlendirecek şey yapıp başkalarına da "bakin ben hakliyim, bu adam iste boyle" dedim ki.. Herkes neden onunla birlikte oldugum sorusunu sordu durdu bana hep.. Kimse benim O'nu bildigimi anlamadi. Kimse benim O'nda gorduklerimi goremedi..
Benim ıssız adamım.. Ömrün hep güzel olsun.. Çok sev, çok sevil.. Biz yanyana mutsuzluktan başka birseye yaramayiz biliyorum. Baskasiyla mutlu ol.. Korkma, aç kalbini.. Mutlu ol, kaçma artik mutluluklardan..
Ben yarin olur yine söverim sana, yarin olur yine kizarim. Ama gecer sonra.. Benim sana hakkim helal, benim sana kalbim ferah..
Biliyorum, sende biliyorsun. Birdaha yasanmayacak seninle yasananlar.. Bir daha oyle bir ask gecmeyecek kapimizdan.. Ve bir daha asla affetmeyeceğiz birbirimize verdiğimiz zararları. Ama baska asklar kur kendine, baska mutluluklar.. Cok mutlu ol..
O kadar çok şey var ki O'na dahil, yaşanan o kadar fazla şey var ki.., sığmaz hiç biri buraya.. Kismetse....belki... kitaba...

23 Şubat 2016 Salı

AÇIM :(

Eyyyy göbişli bayanlarr!! Duyduk duymadık demeyin, peynir ekmek yemeyin.. Havalar ısınmaya başladı, 6 gün sonra bahar ve arkasindan yaz ayı gelecek, arkasından kısa şortlu, bikinili hatunlar yurdumuzu işgal edeceklerdir. Bu sebepten mütevellit önlemlerinizi almanız ve düşman hatunlarına karşı hazırlıklı olmanız yüce padişahımız Obezitozun siz şişko halkına uyarısıdır. Bu uyarıyı dikkate almayanlar bütün bir yaz kot pantalon giymekle cezalandırılacaklardır.

Tam bu sırada uyandım uykumdan. Her ne kadar kabus görmüş olsamda gerçeğin kabustan pek bir farkı yoktu.. Yaz ayının gelmesine sayılı günler kalmış ve bunun korkusu beni son günlerde ele almıştı bile..
  Geçen hafta diyete başladım.. İlk iki gün süper.. Midem boşalınca böyle bir hafif hissetmeye başladım, baktım daha rahatım bir de motive ediyorumki kendimi, keyfime diyecek yok yani.
Bu sefer herşeyi planladım diyet öncesi. Yazdım - çizdim muhasebesini yaptım kendimce. Sırf pazartesi başlanılan diyetler salı günü bitiyor klişesine uymamak için hafta ortası başladım hatta. Ne yesem kilo veririm, yok efendim şu yemeklerden uzak durmak için şu mekana bir daha asla gitmek yok falan baya bir kurallar koydum önüme..
Bir kaç tane kendini akıllı zanneden ukala arkadaşım atıldı hemen. Diyetisyene gitmem gerekirmiş - bu böyle kafaya göre yapmakla olmuyormuş - iki gün aç gezen sonra dayanamaz yermiş - sağlıksız beslenmek daha çok kilo yapıyormuş. Miş miş mişte - muş muş muş....
Ya kardeşim ben akıl edemiyor muyum doktora gitmeyi sanki. Ne zaman diyetistene gitsem doktor başlıyor "bak diana'cım kural belli, az yiyoruz -sık yiyoruz". Tamam süper bir kural ama bende ne mümkün. Sık yemek kısmında hiçbir problem yok ama ben bir yemek yemeye başlayınca durduramıyorumki kendimi. İlla ekmekle sıyırıp temizlemem lazım tabağı. Benim az yemem olası bile değil..
Zaten baskı altındayım. Patronum sürekli çok kilo aldım diye dalga geçiyor. Annem desen sevgilim varken "bak gelinlik bulamayacagız sana göre" diyip dururdu, şimdilerde de tutturdu "bu kiloyla koca bulamazsın vallahi başıma kaldı bu kız" diye söylenmekten beynimi deldi artık...!
Baktım olacak gibi değil. Tamam dedim, artık yemiyorum! Bugün 6. gün bitti. Koca bir gün hiç birşey yemeden geçiriyorum. Bol bol yeşil çay ve yeşil kahve içmekten yeşerdim kaldım resmen. Ofiste tüm gün yalnız benim için bak yeşil yeşil şarkısını mırıldanıp duruyorum. Toplu taşımalara binmek zaten tam bir kabus. Karnım gurul gurul mehter marşı var sanki midemin içinde. Herkese rezil oluyorum. :( İşe artık taksiyle gidip geliyorum ve karnımın gurultusu duyulmasın diye zorla müzik açtırıyorum taksici abiye..  Tek yememeklede olmuyor tabii.. Bunun birde sporu var, pilatesi var, zumbası var. Kilo verince bu yaşta sarkacak halim yok ya.. Gittim ne kadar pilates dvd'si varsa hepsini topladım aldım. Akşamları evde pilates yapıyorum. Boş vakit buldukça sürekli yürüyorum. Birde gittim dans kursuna yazıldım.. Resmen fiziksel acı çektiriyorum anlayacagınız bünyeme.
Fiziksel acı demişken işin birde manevi acı boyutu var. Allah'ımm yaa televizyonda bu kadar çok yemek - zıkkım programı vardıda ben mi görmüyordum bunları. Kumandayı bir zap yapıyorum Nursel'in mutfağı! Bir zap yapıyorum Özgür şef... zap zap zappp derken hele birde o pis boğaz kadın yok mu Ezgi diye.. Kadın lezzet haritası ayağına yurdumu karış karış yedi yemin ediyorumki.. Instagram ve facebook zaten tam Allah'lık.. Her yerde akışkan çikolatalar, kısırlar, börekler, çörekler..
Siz bakmayın benim blogla makaleyle vs. Fazla ilgilendigime, yemin ederim hepsi açlığımı unutabilmek için. :( Çünkü ne sosyal medyaya girebiliyorum ne dogru düzgün televizyon izleyebiliyorum. Psikojik olarak kendimi motive edicem diye kıvrım kıvrım kıvranıyorum vallahi.!!
Ben zaten genel olarak aç bir insanım.. Sevgiye açım, ilgiye açım, şımarmaya açım.. Gözüm aç benim, gözüm!! Birde üzerine karnım aç olunca iyice çekilmez huysuz birşey oldum çıktım!
Neyseki insan yeni bir şeye başladığı zaman istesede istemesede 26 gün içerisinde alışıyormuş buna. Bünye hafızaya olayı ve durumu kaydediyor vücudu ona göre yönlendiriyormuş. Eehh.. napalım azı gitti, çoğu kaldı.. İnşallah bir an önce alışırım bu duruma.. Her an açlıktan bir yerlerde düşüp bayılacakmışım gibi geliyor. Ama bu sefer inatla ve azimle pes etmiyorum..
Yaz ayı geldiginde kazanan ben olacagim! Bu yaz kültür turu değil deniz-kum-güneş tatili yapıp sahillerin tozunu attıracagım! Daha güzel daha saglikli bir diana olacak ve kem gözlü tüm içten pazarlikli arkadaslarimi sinirden kudurtacagim. Allah'im insallah olsun. Birde tüm zayiflayamayan sisko arkadaslarimin nazarindan koru beni yarabbim. Amiiiinnn!!


PİJAMANIN DİZLERİ ÇIKMIŞ HALDE DOLANMAYA SON!

Son iki yılımı değerlendirmek gerekirse eğer monoton, depresif ve korkak bir kızın hayatını anlatmış olurum sizlere. Kendimle olan çatışmalarım sonucunda çevremle girdiğim büyük kavgaları, ailemle olan kopukluklarımı, hayal kırıklıklarımı, beklentilerimin sonucunda yaşadığım büyük hüsranları anlatırım. Hiç bıkmam aslında, anlatırım da anlatırım...

Kelime başına para verseler bana ve deseler ki "sen hayal kırıklıklarını yaz, biz parası neyse vereceğiz deseler" yaşadığım olaylardan Allah razı olsun der, zengin olur paraya para demem belki de..
Ama değiştim. Eskiyi çöpe attım. Ve hatta geri dönüşüm kutusundan bile sildim. Eskiye dahil hiçbir şey görmek istemiyorum son bir kaç gündür. Bir hafta önce giydiğim kıyafetlerimden bile tiksiniyorum. Eski rujlarımı kullanmıyorum, eski arkadaşlarımla (bana zarar veren) görüşmüyorum, her gün gidip kahve içtiğim mekanın kapısının önünden dahi geçmiyorum. İşe gidip gelirken kullandığım yoldan tutun, saçlarımı ayırdığım tarafı bile değiştirdim. 

Artık sabahları 5 dilim kol böreği yiyip üzerine yarım ekmeğe nutella süren kız yok. Gitti o, öldü! Çantasında bir göz kalemi dahi bulundurmayan, her yere eşofmanlarıyla giden, göbeği önden 10 metre, totosu arkadan 10 metre gittiği için minibüse x2 para verip, çift  akbil basan kız artık çok uzaklarda..  İnstagram hesabı muhallebili kekler, sosisli poğaçalarla dolu olan o israf insanı kutuplara gönderdim, bir daha dönmemek üzere..

Annem yemeklerime gizli gizli yürek  kattı da yürek mi yedim, yoksa cesaret hapı mı verdiler bana, ne yaptılar bilinmez korkmuyorum artık! Hayalini kurduğum ve yıllardır içimde tuttuğum her ne varsa yaşıyorum. En büyük hayali yazıp bunları herkesle paylaşmak olan ben; "yaaa kimseye okutamam bunları,bunlar benim özelim" diyip yazdığı her kelimeyi bin bir parçaya bölüp, poşete sarıp öylece çöpe atan bir insandım. Korkuyordum değişmekten. Başkalaşmaktan çekiniyordum. Ama korkularımı yenip yeni bir insan olmaya karar verdiğimde fark ettim ki, ben zaten 24 yıl ben değilmişim ki.. Hep başkasının hayatını yaşamışım sanki. Var olmadığım bir ben gibi davranmışım. Toplumun istediği gibi biri olmaya çalışırken kendimden ve hissettiklerimden kopmuşum.

Kimsenin kalbi kırılmasın, kimse üzülmesin, kimse bir laf etmesin diye diye değişken bir ruh haline girmiş, edilgen bir insana dönüştürmüşüm kendimi. 

Yazmaya başladığımdan beridir şunu fark ettim. Ben artık bambaşka biriyim. Ben artık kendimi seviyorum. Ben artık yaşamak istiyorum, yaşamayı seviyorum. Her gün yeni bir şey öğrenerek, her gün yeni bir hayata karışarak, her gün yaşayarak ve bunları yazarak geçirmek istiyorum.

Kilo vermeye başladım, makyaj yapıp aynadaki yüzümü sevmeye başladım. Kitap yazmaya başladım, dans kursuna yazılmaya karar verdim. İşten yorgun argın çıkıp eve gidip salakça dizileri izleyip ağlaya ağlaya uyumuyorum artık. Sabahları mutlu uyanıyorum, akşamları şükürlerle uyuyorum. Yeni insanlarla tanışıyorum, artık hayvanlardan korkmuyorum. Her gün dua ediyorum. Pazar günlerimi iyilik yapmak adına kullanıyorum. Çocuk esirgeme kurumlarını, huzur evlerini araştırıyorum. Oradaki insanlarla  görüşme ve dost olma çabası için yoruyorum kendimi. Ve her ne olursa olsun, çekinmeden - korkmadan - utanmadan yazıyorum.


Pijamasının dizleri çıkmış o kızı öldürdüm içimde. Ve arkasından helva bile kavurmadım. Çünkü diyetteyim :) 

21 Şubat 2016 Pazar

KADIKÖY'DEN GEÇERKEN...

Uzun zaman sonra doğup büyüdüğüm yerde buldum bugün kendimi.. Kalabalık insan sesleri, sokak çalgıcıları, kokusu, havası.. İskelenin önü yine birbirini tanımayan insanlarla dolu.. Amaç gütmeksizin sırf biraz daha çekilebilir kılmak adına hayatı, dans ediyorlar yine.. Boğa halen aynı yerinde duruyor, etrafı halen çiçekçilerle dolu.. Bahariye'ye doğru uzanan yolda sırf okul harçlıklarını çıkarabilmek adına güleç yüzleriyle anket yapan gençlerlerle kalabalık ve şen yine Kadıköy..
Uzun zamandır sessiz ve sakin bir hayata alıştığından mıdır bilinmez bir an önce otobüse atmak istedim kendimi.. En arka köşeye kurulup başımı cama yasladım ve son birkez daha izledim otobüs ilerlerken Kadıköy'ü.. Otobüs uzaklaştıkça geçmişim yakınlaşıyordu sanki bana.. Her bir anı film şeridi gibi geldi geçti içimden..
Çocukken en yakın arkadaşlarımla toplaşır uzun uzun konuşurduk.. Şimdinin aksine insanlar susmazlardı yüz yüze gelince.. Konuşacak hep bir konumuz vardı içimizde biriktirdiğimiz.. Telefon dediğimiz şeyi sırf ben seni unutmadım diyebilmek adına, birbirimizi çaldırıp kapatmak için kullanırdık o zamanlar.. Moda sahile iner bir taşın üzerine oturur uzun uzadıya izlerdik insanları.. Tahminler yürütürdük başkalarının hayatlarına üzerine.. Mesela ağlayan bir kadın görsek "sevdiği terketmiş bak bunu" derdim ben, "arkadaşım: "bence işinden kovmuşlar" der fikir yürütürdü.. Hiç bir zaman gerçeği bilemedik ama hiç bir zamanda  vazgeçmedik insanları izleyip bunun hakkında konusmaktan.. Bu bizim en sevdigimiz oyunumuzdu...
Hayaller kurardık sonra.. Hangi okulları bitirip hangi işlerde çalışacağımızı.. Kaç yaşında evlenip kaç tane çocuğumuzun olacağının hayalini kurar sonra bir süre susar denizi izlerdik içimizden gerçek olsun diye dua ederken..
Bugün çok sevdiğim bir arkadaşımın kızının doğum günündeydim.. Hep bir kızı olsun ister, hayallerini hep onunla süslerdi.. Bizde hep senin yanında olacağız ve teyzelik yapacağız kızına diye söz verirdik.. "Offf çabuk geçsin yıllar bir an önce hayallerimizi yaşayalım" derken, bir hayalin en güzel halini yaşadık bugün.. Moda sahilinde oturup birbirimize söz verdiğimiz günden bu yana ne sıkıntılar, ne hüzünler, ne mutluluklar yaşadık kim bilir.. Ve işte bugün bu noktadayız.. Kuracağımız ve yaşayacağımız sonsuzluk dolusu hayallerimiz var hala.. Biz hayal kurmaktan ve umut etmekten hiçbir zaman vazgeçmedik..
Umarım herkes birgün hayalini yaşarken bulur kendini...


20 Şubat 2016 Cumartesi

Bu Cumartesi Gecesi Yağmur Var İstanbul'da..

Yastığıma sarılmış yatıyorum.. Saat geceden sabaha doğru uzanırken, 03.03ü gösteriyor saatler.. Tam o sırada camıma vuran yağmur sesleri ile kalktım yatağımdan. Yatağımın yanında duran gece lambasını açtım. Yarım kalan, bardakta soğumuş bitki çayım ve başucu kitaplarima takıldı gözüm. Sahi, kitap okuyordum ben en son. Uyuyakalmışım o sıra.. Pencereyi araladım hava yağmurlu, sokak tenha.. Tek bir ses yok dışarıda, yağmurun toprağa vurduğu sesler dışında..
Ne zaman yalnız kalsam böyle havalarda uzun uzun izlerim yağmurun eksenini.. İçimden bir şarkı seçer, kafamda mırıldanırım sözlerini.. Bu gece hiçbir şey gelmiyor içimden.. Saymaya çalışıyorum sayamıyorum toprağa kaç yağmur tanesi düştüğünü..
Karşı komşunun ışıkları yanıyor, bacası tütüyor evinde.. Şükrediyorum sonra, hem o evin bacası adına, hem kendi adıma. Yarım kalmış,bölünmüş  bir gece uykum dışında ne derdim var ki şu anda...
Kim bilir bu yağmur altında damı akan kaç ev var, sokakta kalan kaç insan, sığınacak bir delik dahi bulamayan kaç hayvan var acaba dışarıda.. Kimi titriyor üşüdüğünden, kiminin alnından yüzüne damlıyor yağmur taneleri.. Gecenin karanlığında kim bilir ne dertler var şu saate, şu havada..
Boğazım düğüm düğüm.. Yine yazmakta buldum çareyi..Bu cumartesi gecesi yağmur var İstanbul'da ve benim içimin sokakları ıslanıyor sanki..


19 Şubat 2016 Cuma

GÜVEN (ME) MEK!

Düğüne 15 cm. topuklu ayakkabı ile giden bir kadının çantasında herrr zaman rahat bir çift babet vardır.. Çünkü kadınlar garanticidir, her zaman kendilerini sağlama almak isterler..
Gerçekten seven bir kadın herseyi göze alir sevdigi icin.. Bu ölüm dahi olsa.. Sevgilisi sımsıkı tutup elinden beraber atlamayı göze alsaydı belkide açmayacaktı o paraşütü kim bilir?
Ihanet eden kim bilinmez ama net olan birşey var ki o da şudur; bir kadını yarı yolda bırakan ( ya da birakmayi dusunen ) erkek icin degil paraşüt açmak, bi taraflarında şemsiye dahi açsan haktır O'na ! -_-


KÜFÜRSÜZ HAVA SAHASI

Haberleri okuyorum.. Özellikle aldatılma haberi gördüğümde takıldım kaldım. Sayfayı açtım, hızlı hızlı okudum haberi. Bir marifetmiş gibi sırıta sırıta twitterda paylaştım birde. Haberin içeriği şu; Kadın sevgilisinin onu aldattığını yakalıyor ve adam uyurken canlı canlı adamın penisini yakıyor.! (ıyykk!! ne de iğrenç kokmuştur yanık yanık). Sonra bir durdum kaldım. Kendimi gözlemliyorum. Zaten bugün tüm gün bunu yaptım. Bugün ki görevim belliydi, kendimi izlemek!
 Böyle bir habere nasılda gülüp mutlu oldum bilmiyorum. Zaten son zamanlarda ruh halim pek yerinde sayılmaz.
Tamam yani, kadın haklı. Kopsun bir tarafları ona diyecek bir şeyim yokta... Bunu sen neden yapıyorsun ki be kadın!
Benimde bu kadından pek bir farklı olduğum söylenemez gerçi. Gözüm dönmeye görsün. Kendimi kaybediyorum. İçimdeki kötü kalpli cadı çıkıyor hemen ortaya. Ahhh birde Sulu Kule'de doğmuşum büyümüşüm gibi davranıyorum ki sormayın gitsin.
 Dün sevgilimle ayrıldık. Ben bir çirkefim, bir pisliğim anlatamam. Çevresindeki insanlara ettiğim küfürleri, sıraladığım bedduaları bir duysanız.. "Cıkk cıkkk cıkkkk.. Yazık sana bir de kız olacaksın, terbiyesiz" der, yüzüme tükürürsünüz benim.  Karşı taraf ne kadar suçlu olursa olsun, ister ihanet de adına, ister kandırılma, ister başka bir şey. Ne olursa olsun. Ben neden bozuyorum kendimi onu anlamadım gitti. Ben doğmamış bebeğin ölüsüne laf ettim de ne geçti sanki elime vicdan azabından başka.
Kendime çok kızıyorum... çok.. Ben bu kadar çabuk sinirlenen, öfke kontrolüne hakim olamayan, kötülük yapanlara kötülükle karşılık verebilen biri değildim. Ne ara bu kadar bozdum kendimi ne ara bu kadar kaybettim benliğimi bilmiyorum.
Bir an önce toparlanmalı ve eski halime dönmeliyim.
Bana kim ne yaptıysa boş verdim gitti. Hepsini Allah'a havale ediyorum. Kendimi de eskilerde kalan o küçük kıza emanet ediyorum.
Bundan sonra her hafta ödev vereceğim kendime. Her hafta yeni kurallar koyacağım hayatıma..

Bu hafta yapmam gerekenler şöyle;

- KÜFÜR TAMAMEN HAYATIMDAN ÇIKARTILACAK.
-KİMSEYE  BEDDUA EDİLMEYECEK
-İKİ GÜNDE BİR , BİR ADET KİTAP BİTİRİLECEK
-HER HAFTA MUTLAKA 3 ADET FİLM İZLENECEK
-HAFTA SONRALARI  EVDE YATILARAK GEÇİLMEYECEK
-İLİŞKİ - FLÖRT TAMAMEN YASAK!
-AĞLAMALAR OLABİLİR ELBET AMA UZUN UZUN AĞLAMAYA İZİN VERİLMEYECEK
-TÜM RESİMLER SİLİNMESE DE SAKLANACAK- TELEFON -WHATSAPP YAZIŞMALARI TAMAMEN SİLİNİP TEMİZLENECEK.



Daha temiz yarınlarda görüşmek dileği ile... :)


17 Şubat 2016 Çarşamba

BİZ BU KÜTÜKLERİ KENDİ ELLERiMiZLE YARATTIK KIZLAR!!! 😑



Kör kütük aşık olmak nedir? Kör olup bir kütüğe aşık olmak mı..? Tabii ki hayır.. Başta hiçbir erkek kütük degildir bir kere. Kız aşık olup bunun etkisiyle ipleri erkeğin eline verdikçe kendisi kütükleştirir erkeği..


Bu ara insanlarla aram iyi değil..
Dilim uzun, aklım kısa..
Düşünmeden konuşuyorum bol bol.. Öfleyle kalkıp zararla oturuyorum sürekli.. Kalp kırıyorum.. Ama en çok ben kırılıyorum.. Bu nedenden ötürü uzunnnca bir süre kapamaya karar verdim kendimi.. Eş,dost,sevgili,aile,iş-güç.... Herşey bir yana dursun.. Benim kendime dönmeye ihtiyacım var.. Ve bu yolda en çok kitaplarıma ihtiyacım var.. Çünkü beni enn iyi anlayan, günlük stresleri sıkıntıları bir köşeye bırakıp başka hayatlara uzak dünyalara taşıyan tek dostlar bu kitaplar.. 
Sayfalarda kaybolmak istiyorum.Bir daha kimsenin beni bulamayacagi...

AŞK ADAMA ŞİİR YAZDIRIR..


Bir evim olsun, içi huzurlu.. 
Aylardan Ekim olsun ya da Kasım..
Havalar yine böyle ıslak, yağmurlu..
Akşam olsun..
Kapım çalsın sonra.....
Kapıyı açan ben, çalan sen.. Elinde sıcacık ekmeklerle..
Sabah olsun sonra bir Pazar gününe uyandıgımız..
Ben telaşsız hazırlarken kahvaltıyı,
Sen dilimleyiver ekmekleri sofraya..
Yediğimiz bir kuru soğan olsun ya da bir kuru ekmek..
Yeterki sen ol sabahımda,
Yeterki seninle bitsin akşamlar..
Bir yuvam olsun, içi sen dolsun..


BİR ZAMANLAR BENDE AŞIKTIM.. 

Çocukluğuma İnmek Gerekirse (Eski Yazılardan) -_-



Ne zaman eskileri konuşsak birbirimize anlatsak, adam bir başlıyo ben şöyle usluydum böyle akıllıydım yok efendim anacığımın sözünden çıkmazdım.. Samsunda herkes parmağıyla gösterirdi beni... vs..vs...vs...
Eee ben haliyle susup dinliyorum hafiften tebessüm ederek.. Ne zamanki konu bana geliyo hızlı bir U dönüsüyle degistiriyorum konuyu..
Ne dicemki adama? Bende o kadar usluydumki annem ne zaman küçük kız kardesimi uyutsa onun topuklu ayakkabilarini giyer evden kacardim, esmer oldugum ve mahallenin tüm çocuklarını böcek gibi ezdigim icin bana "karafatma" derlerdi... arkadaslarimin anneleri cocuklarini tırmaladigim icin beni sevmezlerdi ve hep anneme sikayet ederlerdi.... Mi diyecektim? Hahhhh!!! Hiçte bile...   -_-😒  -_😒😒😒😒😒😝

16 Şubat 2016 Salı

BUNLARIN HEPSİ - REGL ETKİSİ!

Mutsuzlugun tamda ortasindayim suan.. 24 yaşıma geldim halen düzenli hayat denilen kavramın içine sokamadım kendimi.. Hep bir eksiklik, hep bir yanım eğreti.. Sürekli mutlu arkadaşlarımın mutluluklarını paylaşırken buldum kendimi.. Hiçbir zaman kendi mutluluğumu paylaşamadım.. Onların mutlu yuvalarına nazar gelmesin diye dua ettim, onların çocuklarını sevdim, onların başarılarını alkışladım.. Onların... Onların.. Onların....
  Hiçbir gün tam olarak birine ait hissetmedim kendimi, hayallerim hep eksik kaldı benim.. Uclarda yaşadığım ve "bu sefer herşey güzel olacak" dediğim ne varsa hayatımda elimde patladı.. Ve ben hiçbirinde pes etmedim.. Halen etmiyorum.. ve halen berbat bir hayatım var.. :)
İnanıyorum birgün mutluluk banada gülümseyecek.. Ama bu ara değil ona eminim.. Son birkaç gündür aşırı mutsuz, melankolik, herseyden ve herkesten nefret eden bir ben var aynaya baktigimda.. Buna neden olan herkesi herseye ragmen ayakta alkisliyorum.. Bu kadar mutsuz oldugum icin kendimden de nefret etsem bile kizamiyorum kendime.. Çünkü biliyorum, regl dönemi bitince geçecek hepsi, toplayacagim kendimi.. Bunların hepsi regl etkisinden....!